EFENDİ KÖLE DİYALEKTİĞİ - MARX AÇILIMI - HUGINveMUNİN ve SORU 2 GRUBU
12 Oca Sal
|YouTube sohbetleri
HuginveMunin Paylaşım Platformumuzda, Salim Zaimoğlu Koordinatörlüğünde felsefe sohbetlerine Soru2 Felsefe Grubu’nun yeni programı ile devam ediyoruz...
Saat ve Yer
12 Oca 2021 17:00
YouTube sohbetleri
Etkinlik Hakkında
Köle-efendi arasındaki ilişkinin açılımı, Marx’ta sosyoekonomik açıdan incelenir. Marx, bu ilişkiyi, sosyolojik olarak “sınıf çatışması” ve “tabakalaşma” terimleriyle; ekonomik olarak ise, “üretim ilişkileri” dolayımıyla açıklar. Bu bakış açısı; hem “sermaye sahibinin proleterya üzerindeki egemenliği”, hem de “nesnelerin özneler üzerindeki egemenliği” şeklinde görülebilir. Sermayenin proleterya üzerindeki egemenliği, emek gücünden başka satacak şeyi olmayanı; “ücretli kölelik”e mecbur eder. Üretilen nesnelerin, özneler üzerindeki egemenliğinin çözümlemesini ise, “meta fetişizmi” ve “yabancılaşma” terimleriyle açıklanır. Marx, “Kapital” ve “1844 El Yazmaları” adlı eserlerinde, bu egemenliğin işleyiş mekanizmalarını eleştirel bir şekilde ortaya koyar. ... Marx, burada, kapitalist üretimin doğal ve evrensel olarak görünen karakterinin, aslında yapay ve tarihsel olduğunu gösterir. Marx’ın altını çizdiği gibi; köle, efendisine gönül ve sevgi bağıyla bağlı olsa bile “sınıf”ında bir farklılık yoktur. Kendi halinden memnun olması, onun sınıfını ve köle olduğu gerçeğini değiştirmez. Sadece, yaşamını bir ölçüde kolaylaştırır. Günümüze gelirsek, Marx’ın açılımında da belirttiği gibi, kapitalist üretim ilişkilerinde, çalışmak; insan için yaşamın doğallığı olmaktan çıkmış, yaşayabilmesi için kendine dayatılan bir zorunluluğa dönüşmüştür. İnsan kendisine ve üretimine yabancılaşmıştır. Çalışmak “İnsan” için toplumsal yaşamda bir zevk kaynağı olacakken, mevcut üretim şekli ve ilişkileri nedeniyle; bir acı kaynağına dönüşmüştür. “İşbirliği”nin yerini “iş bölümü” alınca, insani “dayanışma”nın yerini de “vahşi rekabet” almıştır. Yani günümüzde çalışmak “İnsan”ın yaşamından çalan bir sürece dönüşmektedir. Oysa İnsan bizzat; kendisinin ve zamanın efendisi olmalıdır. Yani Marx’ın dediği gibi: “Her insan, kendi eğilimlerine göre, bugün bir şey, yarın başka bir şey yapmak; örneğin ne bahçıvan, ne balıkçı, ne romancı olmadan, sabahleyin çiçeklere bakabilmek, öğleden sonra balık tutabilmek, akşamları da roman yazabilmek olanaklarına kavuşmalıdır.” Program dizgemizin 2.bölümünde, -Bize anlatılan ve inanmamız istenilen dünyadan- “başka bir dünya olması mümkündür.”ü konuşacağız.